
BEKRİ MUSTAFA HAZRETLERİ..
BEKRİ MUSTAFA HAZRETLERİ..
Bekri Mustafa "Hazret" olursa
41 yaşında vefat eden Bekrî Mustafa, vasiyeti üzerine Eminönü'nde Balık Pazarı'nın yakınlarındaki bir mezarlığa defnedilir. Kadınların alkolik kocalarının içkiyi bırakmaları için yemeklerine Bekrî Mustafa'nın mezarının toprağını karıştırdıkları söylenir. Uzun süre türbe muamelesi gören mezar, Bedreddin Dalan'ın belediye başkanlığı sırasında düzenleme yapılırken ortada kalınca kaldırılarak Eminönü'deki Tarih Vakfı kompleksinin içerisine dâhil edilir. Yanı başında Şeyh Abdürrahim Şamadani hazretlerinin türbesinin bulunduğu mezarın girişine "Bekrî Mustafa Hazretleri" yazılır. Her ne kadar "kapısında hazret yazan herkes evliya değildir" denilse de, Bekrî Mustafa "türbesi"nde bugün hâlâ dualar okunup adaklar adanıyor! Kader, bazen öldükten sonra bile sizi olmanız gereken yere sürüklüyor.
Kim bilir, belki de Bekrî Mustafa'nın yeri tam olarak Şeyh Şamadani Hazretlerinin dizinin dibidir. Ne diyordu Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretleri: "Harabat ehlini hor görme zâkir/ Defineye malik viraneler var…" Halk arasında mücrim mü'mini ve kabahatinin farkında bir karakteri sembolize eden Bekrî Mustafa, her günahkâr olanın kâfir olmadığının, yaptığı yanlışları mertçe kabul etmenin bağışlanmaya vesile olacağının ve toplumsal hoşgörünün tipik örneği. Bekrî Mustafa yüzlerce yıl öncesinden; günümüzün, hatalarının sorumluluğunu üstlenmeyen, özür dilemeyi zül addeden, kendisini dev aynasında gören insanına çok şey söylüyor. Evet, hepimiz aslında biraz Bekrî Mustafa'yız. Ama daha da önemlisi, artık biraz da Bekrî Mustafa olmak zorundayız.
Bu mübareğin türbesi eminönünde bir otoparkın içinde şeyh şamadani hazretleri ile aynı odanın içinde ayrı türbede gömülüler. Kendilerini ziyaret edip dualarımızı yaptık.
Hikayesi ilginçtir.
BEKRİ MUSTAFA İMAM OLDU
BEKRİ İMAM OLDU DERSİN GERİSİNİ ONLAR ANLAR
Padişah 4.Murat zamanında nüktedanlığı, hazırcevaplığı, esprileri ve aynı zamanda ayyaşlığıyla ünlü Bekri Mustafa, yoksul bir mahallede bir caminin önünden geçmektedir. O sırada musallada bir tabut vardır, fakat namazı kıldıracak imam ortalarda yoktur. Cemaatin beklemekten canı sıkılır ve başında kavuğu sırtında cübbesiyle oradan geçen Bekri Mustafa’yı hoca zannederek namazı kıldırmasını söylerler. ‘Yok ben hoca değilim’ dese de dinlemezler ve zorla öne geçirirler. Bekri Mustafa namazı kıldırdıktan sonra tabutun örtüsünü açar ve ölünün kulağına bir şeyler fısıldar. Cemaat ölüye ne söylediğini merak eder.
Bekri Mustafa gülerek cevaplar: “Sen şimdi aramızdan ayrılıp ahirete gidiyorsun. Eğer orada, bu dünyanın ahvalini sana sorarlarsa, Bekri Mustafa imam oldu dersin. Onlar durumu anlar…” dedim.
Bekri mustafa hem 4. Murad dizisinin bir sahnesine hemde yeşilçamda 1965 yapımı orhan günşirayın başrol oynadığı sinema filmi ile canlandırılmıştır.
Hürriyet gazeteside aşağıdaki gibi yazmıştır.
Gühahkár mümin Bekri Mustafa nasıl evliya oldu.
Her şey akla gelirdi de, içkiye düşkünlüğü yüzünden adının önüne 'Bekri' lákabı eklenen Bekri Mustafa'nın 'evliya' sıfatıyla anılacağı gelmezdi. İnanmayanlar, Eminönü'nde, içinde Tarih Vakfı Belge Bilgi Merkezi'nin de yer aldığı geniş otoparkın ortasındaki türbeye gidip bakabilir.Hiç şüphe yok ki, en fazla şaşıran Şeyh Abdurraif Şamadani olmuştu. Durup dururken bir konuk gelmişti yanına çünkü. Üstelik, bırakın konuk kabul edecek durumda olup olmadığını, fikri bile sorulmamıştı. Sorulsa da cevap verebilir miydi gerçi ama nezaket diye bir şey vardı. Hiç değil işin önünü arkasına bilenlere danışsalardı ya, hayır, getirip bırakıvermişlerdi yanına. Arkasından, şaşırma sırası, hemen her gün yolu Haliç kıyısındaki Tarih Vakfı'na düşenlere gelmişti. Hocalarının hiçbiri tarihin bu kadar 'hızla' değişebileceğini söylememişti kendilerine ama gözlerinin önünde tarih 'yeniden' yapılıyordu. Hem de tarihle çok fazla ilgisi ve ilişkisi olmayan belediye görevlileri tarafından!Doğrusu bu ya, şimdi Şeyh Abdurraif Şamadani Hazretleri'yle birlikte ziyaretçileri kabul eden ve kitabeye bakılırsa, 'Bekri Mustafa Hazretleri' mertebesine yükseltilen kişinin de fikrini soran olmamıştı. Soran olsaydı şayet, itiraz edip, 'Tövbe tövbe, yaşarken yeterince günaha girdik zaten; şimdi de mübarek bir zatın mekánını ve makamını işgal ederek daha fazla günaha girmenin ne gereği var?' der miydi, o da ayrı mesele! Getirip bırakmışlardı buraya, ziyaretçi sayısındaki artışa bakılırsa, pek de fena bir şey yapmamışlardı belki de! Şaşırmayan, şaşırmak şöyle dursun, tam tersine sevinen halkımızdı yine. Adak adayıp dilek dileyebilecekleri 'evliya' sayısı birdenbire ikiye katlanmıştı. Şeyh Şamadani Hazretleri'nin yanına bir başka mübarek kişiyi daha defnetmişlerdi işte. Kim olduğunun, nereden geldiğinin, ne yaptığının ne önemi vardı ki? Duaysa dua... AKŞAMCILARIN BABASI Hatırlamak zor olmasa gerek.
Yorumlar
Yorum Yaz